Arabic English Turkish

19. Anadolu Buluşmaları 2. Gün 2. Oturumu: Kentleşme ve Mimari Yapının Aile Üzerine Etkileri

19. Anadolu Buluşmaları 2. Gün 2. Oturumu: Kentleşme ve Mimari Yapının Aile Üzerine Etkileri

Anadolu Federasyonu olarak 13 – 17 Ağustos 2025 tarihleri arasında “Tüten Ocak, Ailenin Geleceği” temasıyla düzenlediğimiz 19. Anadolu Buluşmalarında 2. Gün 2. Oturumu “Kentleşme ve Mimari Yapının Aile Üzerine Etkileri” adıyla gerçekleşti. Prof. Dr. Fatih Altun’un moderatörlüğünü yaptığı oturuma Doç. Dr. Yusuf Civelek, Dr. Öğretim Üyesi Onur Şimşek ve Dr. Öğretim Üyesi Enes Uyar konuşmacı olarak katıldı.

“Kentleşme ve Mimari Yapının Aile Üzerine Etkileri” isimli oturum, Moderatör Prof. Dr. Fatih Altun’un konuşmasıyla başladı.  Kentleşme ve mimari yapının aile üzerindeki etkilerine değinerek başladı.

ONUR ŞİMŞEK, “GÜNÜMÜZ MİMARİSİ, BİREYSELLİĞİ VE DIŞA DÖNÜK YAŞAMI YÜCELTİYOR. ARTIK AVLULARIN YERİNİ DARACIK BALKONLAR, BAHÇELERİN YERİNİ İSE BETON YIĞINLARI ALDI.”

Oturumda söz hakkı alan Dr. Öğretim Üyesi Onur Şimşek, “Hayatsız ev olur mu? Geçmişten Günümüze Avlu Kültürü” isimli sunumunu gerçekleştirdi. Modernleşme sürecinin köklerimizden kopardığını belirten Şimşek, “Günümüzde, avlu kültürümüzü tamamen yitirmiş durumdayız. Avlu, sadece bir mekân değil; o, bizim yaşam biçimimizi, ailemizi ve geleneklerimizi temsil eden bir kavramdı. Kadim coğrafyalarda yaygın olan avlu kültürü, bize has bir mimari ve yaşam biçimi sunuyordu. Evlerin içe dönük yapısı, mahremiyete ve aileye verilen önemin bir göstergesiydi. Avlu, sadece estetik açıdan değil, aynı zamanda sosyal ve kültürel anlamda da büyük bir zenginlikti.” dedi.

Günümüz mimarisi, bireyselliği ve dışa dönük yaşamı yüceltiğini vurgulayan Dr. Şimşek, “Osmanlı mimarisinde bu zenginlik, en parlak dönemini yaşamıştı. Evler, iç avluları ve bahçeleriyle hem estetik hem de işlevsel bir bütünlük oluşturuyordu. Ancak, Batı’dan gelen etkilerle bu kadim kültürümüzü terk ettik. Günümüz mimarisi, bireyselliği ve dışa dönük yaşamı yüceltiyor. Artık avluların yerini daracık balkonlar, bahçelerin yerini ise beton yığınları aldı. Modern mimari anlayışımız, estetik kaygılardan çok, Batı’yı taklit etme arzusuna dayanıyor. Ne yazık ki, bu taklitçi yaklaşım, ruhumuzu ve özgün kimliğimizi kaybetmemize yol açtı. Avlu, bizim mimarimizin kalbiydi; şimşek hızında değişen bu yeni hayatta, avlu kültürümüzü yeniden gündemimize almalıyız. Ancak bu şekilde, kimliğimize ve ruhumuza uygun, daha anlamlı bir yaşam inşa edebiliriz.” dedi

DOÇ. DR. YUSUF CİVELEK: “YENİDEN DÜZENLENMİŞ BİR MAHALLE VE ŞEHİR YAPISI, AİLE BAĞLARINI GÜÇLENDİREBİLİR VE ÇOCUKLARIN DAHA SAĞLIKLI BİR ORTAMDA BÜYÜMESİNİ SAĞLAYABİLİR.”

Oturumda ikinci söz hakkı alan Doç. Dr. Yusuf Civelek, “Yeni Türk Mahalleri nasıl kurulması?” isimli sunumunu gerçekleştirdi. Aile için mekânın ve kentsel dönüşüm arasındaki bağlantının önemine değinen Dr. Yusuf Civelek, “Özellikle de aile odaklı kentsel dönüşüm, şehirlerin dokusu için hayati bir rol oynuyor. Mahalleler, daha önce sakinlerini birbirine bağlayan, huzur ve sükûnet içinde yaşanılan yerlerdi. Ancak günümüzde bu bağlamı yitirmiş durumdalar. Göçle birlikte mahallelerin yapısı değişti ve apartman daireleri çoğalmaya başladı. İnsanlar, artık birbirinden bağımsız, avlusu veya bahçesi olmayan apartmanlarda yaşamaya başladı. Bu durum, mimari anlamda da bir şehir modeline karşı duruş sergiliyor. Kadim şehirlerde estetik ve avlu kültürü önemli bir yer tutmaktaydı. Ancak modern şehirlerde bu yüksek binalar, kadınları şehirden soyutluyor ve ekonomik nedenlerle şehir kültürünü etkiliyor. Bu durum aynı zamanda aile kurumuna da zarar veriyor.” dedi.

Yeniden düzenlenmiş bir mahalle ve şehir yapısının aile bağlarını güçlendirebileceğini burgulayan Dr. Yusuf Civelek, “Günümüzde yaygınlaşan kapalı site sistemleri, çevreye zarar vermekte ve şehirle olan bağları koparmaktadır. Bu söylediklerimiz, aile yapısının çözülüşünü tetikleyen bir unsurdur. Şehirleşme ve yapılarla ilgili değişen düşünce yapısı, ailenin dağılmasına sebep olmaktadır. Özellikle apartmanlarda yaşayan çocukların durumu, ebeveynlerin çalıştığı, birbiriyle iletişimi zayıf bir ortamda büyümelerine neden olmaktadır. Çocuklar, bu ortamda yalnız kalmakta ve bu durum, psikolojik sorunlara yol açabilmektedir. Yeniden düzenlenmiş bir mahalle ve şehir yapısı, aile bağlarını güçlendirebilir ve çocukların daha sağlıklı bir ortamda büyümesini sağlayabilir.” dedi.

ENES UYAR: “ÇOCUKLAR ROBOTLAŞMAMALI DOĞAYI TANIMALI. ÇOCUĞU DOĞADAN KOPARAN ŞEHİR.”

Oturumda son olarak söz hakkı alan Dr. Öğretim Üyesi Enes Uyar, “Şehir, Konut ve Aile Turgut Cansever Habitat 2 raporu üzerine düşünceler” isimli sunumunu gerçekleştirdi. Sunumda, hazırlanan raporda Türkiye’deki şehircilik genel değerlendirmesi üzerine detay verdi.

Hazırlanan rapordaki detaylara değinen Dr. Enes Uyar, Turgut Cansever’in 1995 yılında kaleme aldığı bu raporun, Türkiye’de şehircilik üzerine 14 başlıkta genel bir değerlendirme sunduğunu ve bir eylem planı önerdiğini belirtti.  Rapor, insanın asli görevinin “dünyayı güzelleştirmek” olduğu fikrinden yola çıkarak, şehirlerin ve konutların sadece fiziksel değil, ahlaki ve sosyal sorumluluklar temelinde de şekillenmesi gerektiğini vurguladığı sonucuna vardı.

Çocukların 5 ve 7 yaşına kadar anneleriyle olması gerektiğini vurgulayan Dr. Enes Uyar, “Evler bu şekilde dizayn edilmeli anne evde hobilerini ve çalışmalarını yapabilmeli. Yaşlılar evden uzaklaştırılmamalı çocuklar büyükleriyle bir arada yaşamalı. Kadın evde kalarak da üretim yapabilir. Kadın ailenin geleceği ve daha iyi nesillerin temini için çok önemlidir. Çocuklar robotlaşmamalı doğayı tanımalı çocuğu doğadan koparan şehir düzenine karşı çıkıyor. Şehirleşme otoriteye değil şehirde yaşayanların aktif katılımıyla olmalı. Mahalle de mahallelinin aktif katılımıyla şekillenmeli. Mahalleli güveni, temizliği gibi konuları mahalleli sağlamalı.” dedi.

Author’s Posts

Image
Arabic English Turkish