18. Anadolu Buluşmaları, Eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in "Fıtrata Yönelik Savaş ve Fikir Nöbetimiz" başlıklı konuşmasıyla sona erdi. Görmez, fıtratın ruhun ve değerlerin hafızası olduğunu belirterek günümüzde insana ve tabiata yönelik ciddi bir savaşın sürdüğünü vurguladı. Tabiata yönelik saldırıların çevremizi bozduğunu, iman ve fıtrata yönelik saldırıların ise insanı yalnızca haz ve şehvet üzerinden tanımlama çabası olduğunu ifade etti. Bu süreçte, biyolojik cinsiyet kavramının içinin boşaltıldığını ve insan kimliğinin zayıflatıldığını dile getirdi.

Savaşın bilim, felsefe, hukuk, medya, siyaset ve din gibi farklı cephelerde sürdüğünü belirten Görmez; özellikle dinin bu sisteme karşı en güçlü direnişi gösterdiğini vurguladı. İslam’ın, insan tasavvurunu birbirinden ayırmayan bir sisteme sahip olduğunu ve fıtratın doğrudan dinle tanımlandığını ifade etti. Gazze’deki durumu da tüm dünyanın savaşı olarak nitelendiren Görmez, sessiz kalanların batılın yanında yer aldığını söyledi.

18. Anadolu Buluşması'nın 3. günü 2. oturumunun son konuşmacısı olan yazar Enbiya Yıldırım; konuşmasında İslam tarihinden örnekler vererek Müslümanların sabrı, kararlılığı ve ilim yolunda gösterdikleri azme vurgu yaptı.

Yıldırım, Müslümanların en büyük özelliklerinden birinin yılmamak olduğunu belirterek İmam Buhari'nin gidiş dönüşü 14.000 km olan zorlu yolculuğunu örnek gösterdi. Geçmiş alimlerin hayat şartlarının zorluğuna rağmen doğrulardan asla ödün vermediğini ve bu azimle büyük eserler ortaya koyduklarını vurguladı. Peygamber Efendimiz’in (S.A.V.) başarısının ardındaki sırrın, alın teri ve sabır olduğunu belirtti. Peygamberin kimseye bir iş buyurmadığını ancak onun vefatından sonra ümmetin büyük fetihlere imza attığını hatırlatarak bu başarının örnek alınması gerektiğini söyledi.

Günümüzde dini değerlerin insanlara benimsetilmesinde karşılaşılan zorluklara dikkat çeken Yıldırım; toplum olarak okumaktan çok dinlemeyi tercih ettiğimizi, bu yüzden din adına yapılan istismarların yaygınlaştığını belirtti. "Biz dini hizmet adına istismar edersek elimize ne geçecek?" diye sorarak dinin özüne sadık kalınmasının önemini vurguladı.

Konuşmasının sonunda; Müslümanların enerjilerini birbirlerine harcamak yerine, gençlere odaklanmaları gerektiğini ve birbirimizin yanlışlarını uyarmanın önemli olduğunu ancak bunu yaparken birbirimizi tüketmememiz gerektiğini ifade etti. Yıldırım, çağımıza uygun bir İslam söylemi geliştirmenin ve gençlere hitap edebilecek bir dil sunmanın gerekliliğini de sözlerine ekledi.

Muhammed Hüseyin Mercan, 18. Anadolu Buluşmaları’nın 3. günündeki 2. oturumda “7 Ekim Sonrası Küresel Düzeni ve İnsanı Yeniden Düşünmek” konusunu ele aldı. Mercan, 7 Ekim’in insanlık için bir dönüm noktası olduğunu ve bu tarihin Filistinlilerin işgal altındaki toprakları geri almak için yeni bir strateji geliştirmesine yol açtığını vurguladı. Kassam’ın başlattığı erken saatlerdeki saldırının küresel çapta önemli değişikliklere neden olduğunu belirtti. Bu olay, Filistinlilerin başarıya ulaşabileceğini ve güçlü mitlerin aşılabileceğini gösterdi.

Uluslararası toplumun kınamaları işgal devletinin ilerlemesini durduramadı ve Gazze’deki zorluklar devam etti. Mercan, saldırılar karşısında İsrail konsolosluğuna gitmenin yeterli olmadığını, Müslüman devletlerin paradigmalarını değiştirmesi gerektiğini ifade etti. Netanyahu’nun Tevrat’a sarılması ve işgal devletinin sorgulanabilir hale gelmesi, küresel sistemde önemli bir kırılmaya işaret ediyor. Sonuç olarak 7 Ekim, bölgede yeni bir denklemin inşasına ve farklı insan türlerinin ortaya çıkmasına neden olacak.

Ortaöğretim 2. Gençlik Buluşması; duygu atölyesi, şiir atölyesi, Kudüs atölyesi, ebru sanatı atölyesi ve müzik dinletisi gibi çeşitli etkinliklerle başarıyla gerçekleştirildi.

Anadolu Buluşmaları'nın 29 Ağustos Perşembe günü düzenlenen özel oturumunda, Nesrin Karataş moderatörlüğünde Zahide Tuba Kor ve Nihad Abunasser ile "Filistin ve Biz" başlığı altında bir toplantı yapıldı. Oturumda Gazzeli Dr. Nihad Abunasser, Gazzelilerin direniş hikayelerini paylaşarak Filistin'deki mücadelenin önemini vurguladı. Zahide Tuba Kor ise Filistinlilerin dayanıklılıklarını çeşitli örneklerle anlattı. Ayrıca, Filistin'deki siyasi hareketler ve Gazze'ye karşı İsrail'in uyguladığı soykırım suçlarının tarihçesi detaylı bir şekilde ele alındı. Oturum, katılımcıların soru-cevap kısmıyla sona erdi.

Günün ilerleyen saatlerinde, Anadolu Buluşmaları çerçevesinde Öğretmen Birimi tarafından "STK'larda Öğretmen" konulu bir toplantı düzenlendi. Toplantıya, Anadolu Federasyonu'na bağlı vakıf ve derneklerden öğretmenler ayrıca eğitimle ilgili çalışan tüm eğitimciler katıldı. Katılımcılar, eğitim ve STK'lar arasındaki ilişkiler hakkında fikir alışverişinde bulundu. Ayrıca, Anadolu Federasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Turgay Aldemir de toplantıya katılarak katkıda bulundu.

18. Anadolu Buluşmaları’nın 3. gün 4. oturumu Zehra Aldemir, "Sivil Toplum İçinde Büyümek" konusunu ele aldı. Konuşmasında, "Vakıfta büyüdüm ve oradaki insanlar benim ailem oldu. Kan bağı olmasa da derin ilişkiler kurdum. Vakıf sayesinde İslam’ın değerlerini öğrendim. Hayatımın bir döneminde, vakıfsız ve idealsiz yaşamanın imkansız olduğunu fark ettim. Vakıftaki ablalarımızdan üniversitede öğrenemeyeceğimiz bilgiler edindim. Ataerkil toplumun dayatmalarıyla karşılaştım, bu da çeşitli zorluklara yol açtı. Ailemiz tehdit altındaysa orada durmamamız gerektiği öğretilmişti.

Sivil toplumda büyümek, bazen bizim vakfımızdan faydalandığımızı düşünen insanlar tarafından yargılanmamıza neden oldu. Radikal İslamcı olmamakla eleştirildik ve sosyal baskılar yaşadık. Ancak bu baskılara karşı kendimizi savunduk. Sivil toplumda söz hakkı eşitsizliği gözlemliyoruz; özellikle kadınlar ve çocuklar yeterince temsil edilmiyor. Bu durum psikolojik baskılar yaratıyor ve agresif hareketleri tetikliyor. Neslin bozulduğunu söyleyenler, aslında daha fazla insanın bozulmasına yol açıyor. Bugün, kadın ve çocukların her ortamda kabul edilmesi gerektiğini bilmeliyiz. Bizim vakfımızda, kendimizi ifade etme ve yanlış normları kırma konusunda büyük çaba sarf ediliyor," dedi.

18. Anadolu Buluşması’nın 3. günü, TÜBİTAK Program Koordinatörü Nihad Abunasser’ın "Siyonizme Karşı İnsanlık Onurunu Savunmak: Soykırım ve Gazze" başlıklı sunumuyla başladı. Abunasser, Filistin’de uzun süredir yaşanan zulümlerin ve direnişin yalnızca Filistin halkının değil tüm İslam dünyasının meselesi olduğunu vurguladı. Modernizmin Müslüman toplumlar üzerindeki olumsuz etkilerine değinerek Batı'nın Müslümanları sadece fiziksel olarak değil aynı zamanda zihinsel ve kültürel olarak da işgal etmeye çalıştığını belirtti.

Filistin mücadelesinin bir onur ve kimlik mücadelesi olduğunu ifade eden Abunasser, Mescid-i Aksa’nın korunmasının İslam ümmetinin en kutsal görevlerinden biri olduğunu dile getirdi. Filistin topraklarında yaşanan acıların Müslümanların ortak hafızasında derin izler bıraktığını ve bu mücadelenin tüm Müslümanlar için bir dayanışma ve birlik vesilesi olması gerektiğini söyledi.

Abunasser, Filistin halkının direnişinin İslam dünyasına ilham verdiğini ve bu mücadelenin sadece bugünün değil geleceğin Müslüman nesillerine de aktarılması gerektiğini belirtti. Filistin davasının bir toprak mücadelesi olmanın ötesinde kimlik, inanç ve onur mücadelesi olduğunu vurgulayan Abunasser; bu davanın İslam dünyasının vicdanında yer eden bir sınav olduğunu ifade etti. Müslümanların bu davaya sahip çıkarak kendi kimliklerine, değerlerine ve inançlarına sıkı sıkıya sarılmaları gerektiğini dile getirerek konuşmasını sonlandırdı.

Anadolu Buluşmaları’nın 3. gününde, AK Parti Milletvekili Leyla Şahin Usta'nın konuşmasıyla sonlandı. Usta, konuşmasında 1990'lı yıllardan beri sivil toplum çalışmalarında yer aldığını ve şu anda Şule Yüksel Şenler Vakfı’nda aktif rol aldığını belirtti. Sivil toplumun, karşılık beklemeden yapılan bir çaba olduğunu ve bu çabanın hem dünyada hem de ahirette karşılığını bulacağına inandığını ifade etti.

Sivil toplumun mücadele ve gayret gerektirdiğini vurgulayan Usta, rahat dönemlerde rehavete kapılmamak gerektiğini ve sıkıntılı zamanlarda en üretken tavırların ortaya çıktığını söyledi. Sivil toplumun, yurtdışında daha etkili lobiler geliştirilerek daha başarılı sonuçlar elde edebileceğini belirtti.

Filistin örneğini vererek akreditasyon ve değişim süreçlerine girmenin önemine değindi. Olumsuz raporlarla karşılaşmamak için sesimizi duyurmak ve lobi faaliyetlerine önem vermek gerektiğini söyledi. Devletin sivil toplum kuruluşlarını desteklemek için yasalaştırma faaliyetleri yapması gerektiğini ve bu konuda gayret gösterdiklerini ifade etti.

Ayrıca, sosyal platformlarda kadın ve çocuk hakları konusunun LGBT ile gündeme geldiğini belirterek bu konuda ailede en iyisini ortaya koyarak etkili bir savunma yapmamız gerektiğini vurguladı. Sivil toplum kuruluşlarının gelişimi için hep birlikte çalışmanın önemini belirtti ve yaşadığımız zorluklarda dayanışma içinde olmanın sivil toplumu güçlendireceğine inandığını ifade etti.

18. Anadolu Buluşmaları’nın 3. günündeki 1. oturumun son konuşmacısı Zahide Tuba Kor, “Savaş ve İşgal Karşısında Tahammül: Filistin” konulu sunumunda, Gazze’deki direnişin önemli yönlerini ele aldı. Kor, Gazze'deki annelerin çocuklarını kutsal Mescid-i Aksa'ya götürerek topraklarının kutsiyetini yaşattığını ve çocuklara direniş ruhunu aktardığını belirtti. Annelerin, 1948 tecrübesini çocuklarına aktararak vatanın kıymetini ve “öleceksek toprağımızda ölelim” düşüncesini yaşattığını vurguladı.

Direniş, anne karnında başlıyor ve çocuklar, dirençli olarak doğuyor. Anneler, çok çocuk sahibi olmayı ve çocuklarını en iyi şekilde eğitmeyi direniş stratejisi olarak görüyor. Gazze halkı, zorluklara rağmen Kur'an ve sünnetten güç alıyor. Sahabe hayatını yaşatıyor ve acılara rağmen yaşam kalitesini koruyor.

Gazze halkı, zorluklar içinde sadaka vermeyi sürdürüyor. Büyük düğünler ve bayramlar yapıyor. Akdeniz sahili, onlara bir nefes alma alanı sunuyor. Ortadoğu’daki ablukalar depresyonu artırsa da dini inançları sayesinde bu durumu hızla aşabiliyorlar. Kor, gelecekteki sorunlara iman ve sorumlulukla hazırlıklı olunması gerektiğini vurguladı. Boykotların tüketimi düzenlemek ve üretkenliği artırmak için önemli bir yol olduğunu belirtti.

18. Anadolu Buluşması’nın 3. günü, Memur-Sen Konfederasyonu Başkanı Ali Yalçın’ın selamlama konuşmasıyla başladı. Yalçın, Batı emperyalizminin başlattığı yapısal soykırımın yıllardır hukuk ve ekonomik sistemlerimizi çökerttiğini, insanların kontrol altına alınmak istendiğini belirtti. Fıtrat ve düşünce sistemimizin bozulduğunu, takvadan uzaklaştıkça insanların daha fazla acı çektiğini vurguladı.

Emperyalizmin, fonlanan LGBT ve transhümanizm gibi küresel örgütlenmelerle dünyayı kontrol altında tutmaya çalıştığını, ancak bu sorunlara karşı yapılan projelere finansman bulunamadığını ifade etti. Batı'nın bu sorunlara çözüm üretemeyeceğini, çözüm arayanların Batı’dan medet ummak yerine kendi öz geleneklerine dönmesi gerektiğini dile getirdi.

Yalçın, kapitalizmin sınırsız ihtiyaçlar ve kıt kaynaklar algısıyla insanları köleleştirdiğini, ucuz işçilik ve göçün bu sürecin önemli bir parçası olduğunu söyledi. Modernizmin, dünyayı cennete çevirmek vaadiyle aslında cehenneme dönüştürdüğünü ve insanları cinnete sürüklediğini belirtti.

Emeği korumak için yapılan çağrıların yetersiz kaldığını, insan yozlaşmasını emeği bir zincir olarak görenlerin yarattığını ifade etti. Dünyadaki mazlumların kapitalizmin ezici gücüne karşı birleşip ortak bir tepki göstermeleri halinde bu yozlaşmanın ortadan kalkabileceğini söyledi. Yalçın, tehlikeyi görmenin ve anlamanın yetmeyeceğini, dayanışma içinde mücadele ederek tarihin akışını değiştirme sorumluluğunun kaçınılmaz olduğunu vurguladı.