“İnsan ölünce üç şey hariç amel defteri kapanır. Hayırlı evlat, faydalanılan ilim, hayırlı eser.”
Hz. Muhammed (s.a.v.)
Dijitalleşmenin baskın ve hâkim olduğu, çok uluslu şirketlerin önemli ölçüde yönettiği günümüz dünyasında yaşanan hızlı ve sürekli değişimler, özellikle hala etkisini sürdüren ve önemli sorunların yaşanmasına yol açan küresel salgın süreci, insana ve topluma dair her şeyi etkisi altına almaktadır. Dijitalleşme ile güven duygusu zedelendi ve değişti. Bilgi, doğrusu ve yanlışı ile dijital ortamdan alınır oldu. Bireylere güvenden sisteme güvene geçildi. Öyleyse sivil toplum yapıları, doğru bilgiyi yayacak dijital platformlara sahip olmalı, yaygın bilginin doğruluk sağlamasını yaparak bilgiye dayalı bir güven mekanizması kurmalıdır.
Sivil toplumu yeniden düşünmek; geçmişi konuşmak, bugünü değerlendirmek ve yarını tasarlamaktır. Yeryüzündeki serüvenimizin başlangıcından beri kültürel ve sosyal hayatımız, sürekli ve birbirinin üzerine eklenerek gelişen bir değişim içindedir. Dünya ekonomisinin yaşadığı eksen kayması, değişimin katalizörü görevini görmekte, tüm dünyayı kapsayan fiziki bir değişime yol açmaktadır. Enerji, lojistik ve hammadde üzerinden şekillenen yeni dünyayı çevre, iklim, doğal kaynakların tükenmesi ile bilişim, iletişim ve ulaşım teknolojilerinde yaşanan gelişmeler ve nüfus hareketlilikleri gibi dip dalgalar sarmaktadır. Bu sarmalda iki yüzyıldır, kurumların geliştirdiği hiyerarşik yapılanmalar ve organizasyonlar, olduğu şekliyle sürdürülemez.
Eskinin ölemediği ve yeninin doğamadığı zamanlar yaşanmaktadır. Bu tür zamanların en belirgin özelliği kurumların geçici, kuralların işlevsiz, ilişki ve iş birliklerinin sürdürülemez olmasıdır. Bu zamanlarda önemli ve değerli olan şey sürece odaklanmaktır. Hızlı ve etkili çözümler üretebilme yeteneği, esnek ve çevik bir organizasyonel yapılanma ile sürekli ve açık müzakere becerisi kazanmış kurumlar, değişim sürecinin olumsuz etkilerini minimize edebilirler.
Hükümete-siyasi erke bağlı olmayan kuruluşlar olarak ifade edilen sivil toplum yapıları, bireyin kendini gerçekleştirebileceği, kendisi, toplumu ve insanlık için fayda üretebileceği imkân alanlarıdır. Sivil toplum yapıları, gerektiğinde devlet ve toplum arasında bir arabulucudur. Aşağıdan yukarıya doğru hakların savunulmasında önemli bir rolü vardır. Sivil Toplum Kuruluşları, temel hak ve özgürlükler konusunda devleti ve kamuoyunu harekete geçirmeye yönelik olan kuruluşlardır.
Sivil toplum yapıları, şehirle ilişkili bir olgudur, kan bağı üzerinden değil ikincil ilişkiler üzerinden kurulur. Şehirlileşme belirli bir aşamaya ulaşmadan Sivil Toplum Kuruluşlarının bir aşama katetmesi düşünülemez. Sivil toplumun üç temel özelliği; özerklik, özgünlük ve özel olmaktır. Türkiye Sivil Toplum Kuruluşları öteki anlayışını bir tarafa bırakarak, esaslı bir dönüşümle kapsayıcı bir anlayışın hâkim olacağı bir fikriyat geliştirmek zorundadır. İnanmak örgütlülüğü, örgütlülük yolu güçlü kılar. Sivil Toplum Kuruluşlarını başarılı ve anlamlı kılan şey, sahip olduğu değerler sistemidir. İnsan da istikbalin inşasına katkı ile değer kazanır ve kendi değerleriyle hayatı kurgulamak isteyenlerin, referanslarını yenilemesi gerekir. Sivil Toplum Kuruluşları, insanı merkeze alan yaklaşımlarla yüreklere dokunarak ve merkezde yer alarak çalışmalarını yapmalı, birlikte yaşama mekanizmaları kurmalıdır. Sadece yama ile uğraşan bir sivil toplum yapısı sistemdeki sorunları göremez.
Temel insani ilkelerden ödün vermeden, sanal dünya ile kavga etmeden toplumsal sorunlara çözümler üretilmelidir. Sosyal medya ve teknolojideki gelişmeler bir tehdit unsuru olarak değil fırsat olarak görülmelidir. İlkeli başarı rahmet, ilkesiz başarı zulmettir. STK’ların kör taklitten kurtulmasının yolu sürekli yenilenmektir. Bunu başarmak için önce akli yenilenme sonra da ahlaken olgunlaşma gerçekleştirilmelidir. Kalple iletişim kuran her türlü akıl yürütme eylemi ahlaki olana da kapı aralar.
Sivil Toplum Kuruluşları kısa vadeli işlere, günübirlik kazanımlara ve popüler alanlara odaklanmak yerine, uzun vadeli yapısal dönüşümlere yönelmelidir. Bu bağlamda planlamaya daha fazla ağırlık verip uygulamadaki başarının planlama ile gerçekleşeceği görülmelidir.
Sivil Toplum Kuruluşları farklılıklardan ve farklılaşmaktan çekinmemelidir. Farklılıkların ve farklılaşmanın yaratacağı katma değer önem arz etmektedir. Benzeşmekten, benzeştirmekten kaçınılmalıdır. Farklı alanlarda yetkinleşmiş sivil yapıların iş birliği, iş yapma kapasitelerini büyütecektir. Gelecekte Sivil Toplum Kuruluşlarının kendilerini yeniden konumlandırması ve ne yapacaklarına karar verdikleri kadar ne yapmayacakları konusunda da net olmaları gerekir. Sivil kuruluşlar lider odaklı ve kişi merkezli değil kurum odaklı olmalıdır. Her şeyin lidere ve belirli kişilere endeksli olduğu yapılarda, kurumsal yönetim kapasitesi zayıftır. Sivil kuruluşların başarısı karizmatik liderlerle değil katılımcı yönetim süreçleriyle sağlanır.
Küresel çapta yaşanan olaylar ve ulus ayırımı yapmaksızın herkesi tehdit eden küresel ölçekteki sorunlar karşısında, sivil toplum yapıları üzerinden şekillendirilecek küresel bir farkındalığın oluşturulması için çok fazla bir zamanın olmadığı görülmeli ve her türlü zorluğa karşı, sivil yapıların daha talepkâr tutum sergilemesi sağlanmalıdır. Sürdürülebilir, gerçekçi ve üretken bir çaba içinde, sorgulayıcı zihin her daim işler kılınarak, sivil toplum zihni ve yapılanması yeniden inşa edilmelidir.
Davetimizi kabul ederek Sempozyumumuzu şereflendiren tüm katılımcılara teşekkür eder, saygılar sunarız.