Eğitim Programları
GİRİŞ
Eğitimi merkeze alan STK üyelerinin eğitimi, öncelikle aynı ruh ikliminin hissedilmesi, aidiyet duygusunun oluşması ve hedef birliği için gerekli asgari ahlaki prensiplerin benimsenmesi açısından stratejik bir önem arz etmektedir. Bu tür sivil toplum kuruluşları için önem arz eden söz konusu ortak paydaların oluşması açısından aşamalı bir eğitimin öngörülmesi daha isabetli olacaktır. Bunun nedeni, aynı STK üyelerinin her birinin farklı kişisel ilgi, ihtiyaç ve kabiliyetlerinin olmasıdır. Bu bağlamda her bir STK gönüllüsünün mutlaka alması gereken zorunlu temel eğitim ile bireylerin ilgi, ihtiyaç ve yeteneklerine göre şekillenecek olan sonraki eğitimlerin sınırlarının olabildiğince ayrıştırılarak netleştirilmesi gerekir. Zorunlu temel eğitim, inanç ilkeleri ve ahlaki prensiplerin öğretilmesi ve benimsetilmesi ekseninde olmalıdır. Ahlaki bir zemine yaslanmayan birlikteliklerin sivil toplum kuruluşları için ölümcül tehlikeler barındırdığı kimseye meçhul değildir. Ahlak eğitimi de mahiyeti itibariyle bilgi ve eylemin tutarlı birlikteliğini içerir. Yani bir yandan temel inanç ve ahlak esaslarının öğretilmesi bir yandan da “etkinlik ve eylemlilik içerisinde uygulamak” ekseninde gerçekleştirilecek bir eğitim öngörülmelidir. Etkinlik ve eylemlilikten kastedilen ise STK içerisindeki insanlara mutlaka en az bir görev ve sorumluluk yüklenmesi suretiyle onların pratik hayatın akışında nitelik ve tecrübe kazanmalarını sağlamaktır. Temel eğitimden sonraki ikincil eğitim kısmı, zamanın gerektirdikleri ve bireysel farklılıklar da dikkate alınarak daha serbest bir müfredat formatında planlanmalıdır. Çünkü bugün insanlar geçmişten farklı olarak teknolojinin imkânlarından da yararlanmak suretiyle pek çok değişik kaynaktan bilgi edinme imkânına sahip bulunmaktadırlar. O nedenle bu aşamada bilginin kendisinden ziyade o bilginin işlevselliği ve nasıl yorumlanacağı hususları daha fazla önem kazanmaktadır.
Bilhassa genç neslin bilgiye ve hayata bakışındaki farklılık ile bunu arka planda belirleyen ve besleyen sosyolojik değişim de dikkate alınmak suretiyle, sağlam ve etkili bir temel eğitim verildikten sonraki aşamada, daha paylaşımcı, bireylere güven üzerine inşa edilmiş ve karşılıklı etkileşime dayalı bir eğitim sürecinin planlanması daha makul olacaktır. Formel eğitimin olabildiğince sınırlı, serbest öğrenmenin ise daha yaygın kılınması bir yandan STK içerisinde nitelikli insan gücünün yetişmesine bir yandan da yeni ve farklı nitelikteki insanların oralarda kendilerine yer bulmasına imkân verecektir. Geçmişten bugüne toplumlara rehberlik ve önderlik yapan insanların formel eğitimden ziyade daha özel eğitim süreçlerinden süzülerek geldiği gerçeği burada göz önünde tutulmalıdır. Bu yaklaşımda temel eğitimin ahlaki niteliğinin kilit bir role sahip olduğu özellikle yeniden belirtilmelidir. Ahlaken aynı zeminde buluşan zihinlerin farklı bilgi ve becerilere sahip olması STK’nın hareket kabiliyetini arttıracağı gibi onu insanlık açısından uzun vadede güvenli bir liman haline de getirebilecektir.
Temel eğitimin, ahlaki ilkeleri benimsetmek gayesiyle Siyer eksenli Kur’an-ı Kerim okumalarını merkeze alacak şeklinde planlanması, didaktik tefsir okumalarının/eğitimlerinin süreç içerisinde azaltılması, arzu edilen ve amaçlanan türde bir neticeyi verecektir. Bu okuma/eğitim faaliyetinde Kur’an’ın insanlığa önerdiği her bir ahlaki kriter mutlaka bir örneklik üzerinden, yani tasdik edilmiş nebevi örneklikler üzerinden ele alınmalı, böylece STK üyesi bireylerde güçlü bir ahlaki karakter oluşturulması amaçlanmalıdır. Ahlaki eğitimin yine temel ilmihal bilgileri ile desteklenmesi de önemlidir. İçinde yaşadığımız toplumda temel bazı dini konularda bilgi sahibi olmayan kimselerin sözlerine pek itibar edilmediği, bu durumun da insanlarla iletişim kurma ve güven oluşturma noktasında ciddi sorunlara yol açabileceği hususu herkesçe malum bir şeydir; bunun ötesinde bu tür temel ilmihal bilgileri STK üyeleri için de her zaman gereklidir. Temel eğitimin sonraki aşamasında mevcut insan kıymetleri yeniden ele alınarak kategorize edilmeli ve akademik yönden daha nitelikli ve istekli olduğu belirlenen bireyler için sıkı bir akademik eğitim planlanmalıdır. Bu akademik eğitime gerek zaman, iş ve gerekse de ilgileri dolayısıyla yakın durmayanlar için ise uygun yoğunluk ve seviyelere göre belirlenmiş serbest okuma programları öngörülmelidir. Bu arada eşzamanlı olarak her bireye STK içerisinde mutlaka bir iş, görev, sorumluluk vb. tevdi edilerek müfredat kapsamında takip ve ölçme-değerlendirme mekanizmaları ile ilgili gerekli kontroller de yapılmalıdır. Hızla değişen ve dönüşen hayatın akışına ve dayatmalarına direnç göstermek ancak ahlaki dirayetle mümkündür, diğer taraftan hayatın içinde bir özne ve belirleyici olarak yer almak için sahip olmamız gereken bilgi birikiminin de devingen, yeniliğe ve yenilenmeye açık olması gerekir. Bu bağlamda temel eğitimden sonraki aşamalarda herkesin aynı türden bir eğitimden geçmesi fikrinin mutlaka gözden geçirilmesi ve eleştirel bakış açısıyla ele alınması gerekir. Her birey özeldir ve ona ilişkin eğitimin onun tekilliği dikkate alınarak planlanması gerekir. Herkese formel bir eğitimden ziyade; ihtiyacı olan eğitimi ulaştırmak amaçlanmalıdır.