Arabic English Turkish

19. Anadolu Buluşmaları 4. Gün 2. Oturumu: Aile ve Toplumun Geleceği: STK’lar ve Kurumların Rolü

19. Anadolu Buluşmaları 4. Gün 2. Oturumu: Aile ve Toplumun Geleceği: STK’lar ve Kurumların Rolü

Anadolu Federasyonu olarak 13 – 17 Ağustos 2025 tarihleri arasında “Tüten Ocak, Ailenin Geleceği” temasıyla düzenlediğimiz 19. Anadolu Buluşmalarında son oturum olan 4. Gün 2. Oturum “Aile ve Toplumun Geleceği: STK’lar ve Kurumların Rolü” adıyla gerçekleşti. Gazi Kılıçparlar’nın moderatörlüğünü yaptığı oturuma Prof. Dr. Nihat Erdoğmuş, Mehmet Koca ve Rabia Aldemir konuşmacı olarak katıldı.

“Aile ve Toplumun Geleceği: STK’lar ve Kurumların Rolü” isimli oturum, Moderatör Gazi Kılıçparlar’ın konuşmasıyla başladı. Dört günlük emeğin, 6 aylık yoğun bir çalışma sonucu gerçekleştiğini dile getiren Gazi Kılıçparlar; “Aileyi kavramsal olarak ele aldık panelimizde. Kentleşmenin ve mimarisinin aile üzerindeki etkisini konuştuk. Büyükşehirlerde aile olmak ne demek bunu istatistikler ve veriler üzerinden konuştuk. Teknoloji ve dijitalleşmenin etkisi altındaki aileyi konuştuk. Kültür Endüstrisi bağlamında aile uzunca ele aldık. Dinler açısından gelenek ve modernite arasında aileyi nasıl konuşacağımızı düşündük. Ve şimdi de aile ve toplumun geleceğinde STK’ların ve kurumların rollerini konuşacağız” dedi.

RABİA ALDEMİR; “ORTAK HEDEFLERİ OLAN, İNSANLIĞIN GELECEĞİ İÇİN KAYGILANAN VE KENDİ ÇIKARLARINI GÖZETMEYEN İNSANLARIN YAPACAĞI EVLİLİKLER AİLE OCAĞINI YENİDEN CANLANDIRACAKTIR.”

Oturumda ilk söz hakkı alan Rabia Aldemir, “Sivil Toplumda Aile Merkezli Çalışmada Bulunmak” isimli sunumunu gerçekleştirdi. Toplum açısından insanların iki kategoriye ayrıldığını ifade eden Rabia Aldemir; “Hayata karşı alacaklılar ve verecekliler. Bir insan ne kadar çok şeyi olursa olsun bazı insanlar her zaman alacaklıdır. Her girdiği ortamda menfaatlerini ve çıkarlarını düşünür. Bazıları da her zaman veren tarafta olsun ister. Aile ve sivil toplum fark etmez.” dedi.

Farklılıklara rağmen her birimizin daha iyi bir dünya ve gelecek için uğraştıklarını belirten Rabia Aldemir; “Hayata karşı borçlu olanlar; biz kendimizi böyle tarif ediyoruz. Dünyaya, topluma hep bir şey vermek isteyen insanlar. Bugün burada Anadolu federasyonun büyük ailesi ve farklı sivil toplum temsilcileri olarak toplanmış bulunuyoruz. Uygulamada farklılıklarımız olsa da her birimiz daha iyi bir dünya daha iyi bir gelecek olsun diye uğraşan insanlarız. İdealleri ve davası olan her toplulukta süreklilik ve gelecek konusu önemlidir. Sağcısında, solcusunda, İslamcısında hep bu kaygılar vardır olmalıdır.” dedi.

Çok kültürlü şehirli modern aileler oluştuğunu vurgulayan “Başörtüsü yasakları ile beraber Türkiye’nin en iyi okullarında eğitim alan arkadaşlarımız belki iyi bir öğretmen, doktor, mühendis olamadılar ama okulda öğrendikleri bütün bilgileri sivil alandaki eğitimlerde çocuklara, gençlere, kadınlara aktardılar. Şu an hepinizin bildiği evde çocuk eğitimleri, yaz okulları, camilerde yapılan büyük yaz okulları, kamplar onlara kaynak sağlamak için yapılan kermesler. Hepsi Türkiye’de farklı farklı gruplarda cemaatlerde eş zamanlı olarak birbirini tanımayan görmeyen kadınlar olarak aynı kaygılarla başlattığımız çalışmalardı. Aynı zamanda o iyi okulları yarım bırakmayıp bitiren erkekler de bilgi ve birikimlerini yeni kurulan sivil toplumlarda vakıflarda derneklerde çok güzel bir biçimde yansıttılar. Böylelikle çok kültürlü şehirli modern aileler oluştu. Birçok açmazlarımız ihmallerimiz vardı belki. Bu ideal aileler sadece sivil toplumda kalmayıp bulundukları şehirlerin ilçelerin beldelerin kültür yapısını değiştirdiler bütün katkılar yaptılar. Eğitim kurumları, radyolar, dergiler, gazeteler ile. Bugün aynı şekilde yapılacak evliliklerde bu şekilde imrenilecek aileler oluşturacaktır” dedi.

Sivil toplumda aile merkezli çalışmalar bağlamında Anadolu Federasyonu’nun çok güzel bir örnek oluşturduğuna değinen Rabia Aldemir; “28 Şubat sonrasında umutsuzluğa kapılmayan ideallerini kaybetmeyen değişime inanan insanlar birbiriyle buluşmaya başladı. Anadolu’nun birçok şehrini doğusundan batısına eşler olarak birlikte gezerek bir güven ortamı oluşturduk bir güven ektik. Öyle duygulu ortamlar yaşıyorduk ki ‘’bu zaman kadar neredeydiniz? bizim hayallerimizdi bunlar. Gerçekten yeniden iyilik örgütlenmesini başlatmak mümkün mü’’ diyen erkekler, kadınlarla karşılaştık. Bu buluşmalarda erkekler vakıfların, derneklerin; vizyonunu misyonunu bültenlerini radyolarını, televizyonlarını çalışırken biz de kadınlarla çocuk eğitimlerini, yaz okullarının müfredatlarını hazırlıyorduk ve bu heyecanlar Anadolu buluşmaları ile neticeleniyordu. Bu buluşmalarda birçok vakıf ve derneğin temeli atılıyordu. Bu sebeple 2006 yılındaki ilk buluşmamızın ismi ‘’Aile’' olmuştu.” dedi.

“Öyle şeylere sahip olun ki, kaybedince kendinizi kaybetmeyin demiş Kindi. Onur, haysiyet, şeref namus. İnsan onuruna yakışan bir aile, insan onuruna yakışan bir sivil toplum kurmaya odaklanmalıyız. Dayanıklı ve huzurlu mekanlar kurmalıyız. Huzur ve sükunetin olduğu sağlam meskenler insan onuruna kıymet ve değer verildiğinde kurulabilir ancak. Sunumlar, toplantılar, yazılanlar hep ailenin kutsallığından bahsediyor. Gerçekten aile bu kadar kutsal mı yoksa kutsal olan insanın onuru mu? Aile, ev, insani mekân; ona verdiğimiz anlamla kutsaldır. O mekânda insanların hakkı hukuku zihinsel ve fiziksel anlamda korunuyorsa orası kutsaldır. Kuran insanı kutsar; bu insan ister evli olsun ister olmasın ister çocuğu olsun ister olmasın o insan kutsaldır. Ama o mekânda o evde şiddet varsa emanete ihanet varsa çocuk, genç için emniyet yoksa o zaman kutsallığı yıkan her şey var demektir orda. Kutsallığın canına okunmuşsa uzakta bir ocak bir evin bacası tütüyordur ama taş mı kaynıyor aş mı kaynıyor bilmiyoruz.”

Sivil toplumda aileyi güçlendirmek için ya da sivil toplum olarak aileyi güçlendirmek için ne yapılabileceğine vurgulayan Rabia Aldemir; “Modern dönemlerde aşiret ve kabileye dayan yapı çözülünce ataerkil aile de çöktü. Kadın ve çocuklar sadece babanın insiyatifine ve vicdanına kaldı. Toplumsal denetim mahalle kültürü devre dışı kalınca şehirlerde sivil toplumun cemaatin önemi net bir biçimde ortaya çıktı. Büyük şehirlerde kabile ve aşiret mantığına yakın duran baskıcı sivil toplumlarda insanlar eskiden aşiret ve kabileyken yaşadığı travmaların aynısını yaşamamak için o yapılardan kaçarak şahsiyetlerini/ değerlerini korutabilecekleri sivil topluma kaçtılar. Birçok otorite tarafından bugün kabul ediliyor ki sivil toplum geniş ailenin yerini almaya başladı. Özellikle sivil toplum alanında psikologların ve sivil toplumcuların veya üniversitelerin psikoloji bölümündeki çalışanların/öğrencilerin birçok şeyi birlikte daha iyi başaracağına inanıyorum.” dedi.

MEHMET KOCA; “GENÇLERİN VE ERKEKLERİN KÜLTÜR VE SOSYOLOJİK OLARAK DOĞRU/DENK DEDİĞİMİZ EVLİLİKLERİ SAĞLAYACAK MEKANİZMALARA İHTİYACIMIZ VAR.”

Oturumda söz hakkı alan Mehmet Koca ekonomik problemlerin evliliği etkilediğini belirterek; “Aile dediğimizde çekirdek aileler var geniş aileler var bunu kapsayan başka şeyler var. Türkiye dünyada en hızlı yaşlanan ülke. 65 yaşın üzerinde yaklaşık 8-9 milyon civarında yaşlımız var bunları ne yapacağız bunlarla ilgili kafa yormamız gerek. Bunların kapasiteleri var kabiliyetleri var, tecrübeleri var, problemleri var evlat sevgisi, torun ilişkisi var. Bunlara yönelik STK’ların kafa yorması gerekmekte. Dolayısıyla kadın kavramının erkek kavramının doğru konumlanmasını; geçmişten kaynaklanan yanlışların getirdiği sapmaları bugün farklı bir şekilde sapma yerine her şey doğru konumlandırmamız lazım ki ailenin sürdürülebilir sürekliliği açısından bir yapı geçekleşsin. Bir ailenin sağlıklı yürüyebilmesi için ekonomik problemlerimiz var evlenme sırasında ekonomik problemlerimiz var, evlilik sonrasında ailenin sürdürülmesi ile ilgili ekonomik problemlerimiz var. Ekonomik problemlerle ortaya çıkan geleneksel/dini nedenlerle fazla yük yüklediğimiz gerçeklikler var. Gençlerin ve erkeklerin kültür olarak sosyolojik olarak doğru/ denk dediğimiz evlilikleri sağlayacak mekanizmalara ihtiyacımız var. STK’ların yapacakları konulardan birisi de bu. Dolayısıyla bütün istatistiklerde görüldüğü gibi 500 bin civarında evlenme 150 bin civarında boşanma var bu boşanmaların en büyük nedenlerinden birisi de ekonomik. Ekonomik durum da yanlış borçlanma sebebiyle meydana geliyor.” dedi. 

Gençlerin evlenmek için finansal ihtiyaçlarına değinen Mehmet Koca; “Çağımızda evlenmelerle ilgili problemler var biz o zaman borçlanmayı; koçun da borca ihtiyacı var sizin de borca ihtiyacınız var bizim de borca ihtiyacımız var anlayışıyla biz bunu yuva kurmayla aile kurmayla sınırlandıralım dedik ve bir Karzı Hasen Vakfı kurduk. Gençlerin aile kurmalarına yönelik ön açıcı yardım edici finansal enstrümanlar elde edelim. Bu mekanizma şöyle çalışıyor; bağışlarla havuzda para birikiyor insanlar bu paradan borç alıyor ve ihtiyaçlarını görüp geri ödüyorlar. Genç yuva kooperatifi ve Karzı Hasen Vakfı ortaklaşa olarak dayanışma zemini oluşturuyor. Burada önemsenen şey evlenen kişinin 33 yaşından küçük olması, ilk defa evlenmesi ve ödeyebilme kabiliyeti olması. Sonrasında ödeyemeyen ve ödemeyen gençleri ayırıp ödeyemeyenler ile borçlarını yeniden yapılandırıyoruz özellikle ödemeyenleri de resmi yollara sevk ediyoruz. Bu yolla 1319 çift genç arkadaşımız bizden borç alarak istifade etmiş. Esas anlam doğru evlilikleri tespit edecek pratik olacak bir çalışma yapmamız lazım. Genç kızlarımız/ erkeklerimiz yanlış evlilikler yapıyorlar. Acilen bizim camiamızın yapacağı işlerden biri bu. Yaşlılara göre şehirlere yakın sağlıklı yaşam merkezlerimiz oluşturmamız lazım. Huzurevleri yaşlıların kenara atıldığı yaşamdan uzaklaştırıldığı yerler. Yaşlıların kendisini itilmediği sağlıklı zeminin oluşturulacağı köyler oluşturulmalı.” dedi.

PROF. DR. NİHAT ERDOĞMUŞ: “BU MESELEYİ ÖNEMSİYORSAK ŞİRKETLERİMİZDE FEDAKÂRLIK YAPARAK AİLE DOSTU UYGULAMALAR GELİŞTİRMEK ZORUNDAYIZ”

Oturumda son söz hakkı alan Prof. Dr. Nihat Erdoğmuş, Toplumda 3K yaklaşımı olduğunu belirterek, “Bir sivil toplum kuruluşu olarak faaliyetlerimizi sürdürürken aileye destek olurken elimde neler var;

1- İnsan kaynağı (çalışanlar-uzmanlar),

2- Mali kaynak (bağış- bütçe- fon)

3- Fiziksel kaynak (bina- araç- teknoloji)

4- Bilgi kaynağı (veri- ilişkiler ağı)

Aileyi geliştirmek için öneriler sunan Prof. Dr. Nihat Erdoğmuş, “İlk olarak aileyi konuşuyoruz ama bunu iyileştirmek için elimizde neler var? Kabiliyet; Kaynakları etkin şekilde kullanarak ortaya koyulan beceri, uzmanlık ve yöntemlerdir. Genellikle süreç, bilgi birikimi ve deneyimle ilgilidir. Bir STK’nın kriz anında hızlı yardım örgütleme kabiliyeti, AR-GE yapabilme kabiliyeti ve diğer kurumlarla işbirliği kabiliyetidir. Var olanı nasıl değerlendiriyoruz ve kullanıyoruz? Kapasite; Baktığımız zaman 1000 öğrenciye burs veriyorum bu kadar kapasitem var fakat kabiliyetim yüksekse bu kapasite 1500lere çıkmaya başlıyor. Bu topluluk ya da bir başka STK nelere sahip orada kabiliyet nedir ve o kabiliyet yükseldikçe aynı kaynaklar aynı imkanlar çok daha fazla ortaya koyabiliyor. Soru şu; nüfusumuz 85 milyon küsuratlarına girmiyorum hane halkı 26 milyon yani bir evde bir dairede yaşayan kişi sayısı.2025’e geldiğimizde 26 milyon olan hane halkı 10 yıl öncesine gittiğimizde yaklaşık 5 milyon artış var hane halkında bu evler küçülüyor demek aileler bölünüyor. Tek kişi yaşayanlar iki kişi yaşayanlar art artmaya başlıyor bu bizim için yeni bir profil. Muhtemelen bu sonraki yıllarda artmaya devam edecek.  STK sayısı ise 120 bin Türkiye’de STK faaliyetlerine katılan insan sayısı çok net tespit etmek zor yüzde 10lar civarında. En fazla deprem doğal afet olduğu zaman haberlerde vs. görüp yardımlarda bulunuyor ama genelde STK’ya ilgi yüzde 10’lar civarında. Şimdi çok az ilgili insan diye mi bakacağız bu duruma yoksa çok iyi potansiyel var diye mi?” dedi.

Modernleşme sürecinde kuşaklar arası çatışmanın çıktığını belirten Prof. Dr. Nihat Erdoğmuş, “Geriye dönük olarak biz destek yaparken STK’lara nitelik artışına ihtiyacımız olduğunu söylemiştik. Yani sadece kardeşim demeye kucaklamak yetmemeye başlıyor sadece onunla ilgilenmek yetmemeye başlıyor ilgi ve yaklaşımın belli bir düzeyde belli bir düzeyle yöntem ve yaklaşımda yeniden gözden geçirilmesine ihtiyaç var. Göç teknolojik gelişmeler dijitalleşme bu bizi bir yere kadar götürüyor. Toplu yaşanan değişim ve modernleşme süreçlerinin bireylerin değerler sisteme etkisi görüyoruz. Kuşaklar arası çatışma çıkıyor sadece gençler çocuklar değil bizler de çok değiştik. Geriye dönüp baktığımızda; 20 yıl öncesiyle alakası olmayan bir noktaya geldiğimizi söylemek abartı olmayacaktır. Yaşanan hayatla beraber değerlerde de değişim meydana geliyor. Bu değişimin getirdiği çatışmayı aileler nasıl yönetecekler bu uyum nasıl sağlanacak? Bu ciddi bir çaba/çalışma gerektirecek sadece el yordamıyla yapılabilecek bir şey değil. Ne yapmalı kısmında oldukça zorlanmaya başladık. Özellikle bu çatışmanın yönetilmesi kolay bir iş değil. Değerleri aktarmada birinci kaynak aile. Fakat aile bu değişim ve değerler arasında nasıl bir denge kuracak? Bu bir STK’yı bekleyen bir şey. Toplumsal değişimi aktarırken dile getirirken saygılı ve kapsayıcı bir dil geliştirme ihtiyacı var.” dedi.

Şirketlerde aile dostu uygulamalar geliştirilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Nihat Erdoğmuş, “Dolayısıyla sivil toplum iş dünyasında olan biteni izlemek oradan bazı şeyler transfer etmek anlamında çaba göstermeli fakat sivil toplumun kendi dinamikleri olduğunu da kaçırmamamız gerekiyor. Bu açıdan baktığımız zaman sivil toplum kuruluşları olarak özel sektör kuruluşlarına ve kendi şirketlerimiz varsa oralarda aile dostu politikalar diye gündemimiz olması gerekiyor. Kadın çalışsın/ çalışmasın ötesinde bir gündemimiz var artık. Üniversitelerimizin %52’si kızlar %48’i erkekler artık. Bir vaka var o vakaya çözüm üretmek gerekiyor. Yanlış doğrunun ötesinde akıyor bir şeyler. Bu meseleyi önemsiyorsak şirketlerimizde fedakârlık yaparak aile dostu uygulamalar geliştirmek zorundayız biraz kardan fedakârlık edilebilir. Şirketler kendi bünyelerinde çalışanlarını sosyal sorumluluk projelerine yönlendiren uygulamalar var. O şirketlerle temas halinde olunmalı. Son olarak özel sektörde ciddi bir kaynak/uzmanlık var orada insan kaynaklarından destek alınabilir. Bu noktada önemli olan şey bunu sivil topluma uyarlayabilmek transfer etmek.” dedi.

Konuşmanın ardından Prof. Dr. Nihat Erdoğmuş, Mehmet Koca ve Rabia Aldemir’e plaket takdim edildi.

Yeni Haberler

Image
Arabic English Turkish