AKADDER'in çevrimiçi ortamda ZOOM uygulaması üzerinden düzenlediği genel kitap tahlilleri devam ediyor.
AKADDER yönetim ekibi, il temsilcileri ve gönüllülerinin katılımıyla düzenlenen İbrahim Kalın'ın "Açık Ufuk" kitabının tahlili, 24 Kasım tarihinde Tansel Köseoğlu moderatörlüğünde Şehadet Gerçek'in anlatımıyla gerçekleştirildi.
Kitap tahlilinden bazı notlar şu şekildedir:
İbrahim Kalın, sanat eserini “Bir sanat eseriyle vakit geçirmek belli bir zihinsel disiplin, yoğunlaşma ve dikkat gerektirir. Bütüncül bakış açısı, bize üst bir idrak seviyesi sağlar” şeklinde tanımlamaktadır. Açık Ufuk eseri, bu tanıma uygun bir sanat eseri ve yazar Kalın ise mahir bir sanatçı olma özelliğini taşımaktadır. Açık Ufuk kitabında meselelere bütüncül yaklaşılması gerektiğine değinilmiştir. "Nasıl bütüncül yaklaşırız, aklın yanında nelerle bütünü kavrarız?" soruları kitabın temel sorularından biridir. Kitapta yaşadığımız çağ, "telaş, hiper modernite, hız, haz, tüketim, modern çağ, anestezi çağı" kavramlarıyla tarif edilmiştir.
Modern ve geleneksel bakış açısına göre bireylerin analizine değinen yazar, geleneksel insanı yaptığı işin her kademesinde bulunan, ortaya çıkardığı ürüne yabancı olmayan kişi olarak tanımlar. Modern birey ise meselelere karşı parçacı yaklaşım sergileyerek sınırlı düşünmektedir. Bu durumda bütünlük fikrinin parçalanmış olması, insanın var olma çabasını zorlaştırmaktadır.
Kitabın farklı bölümlerinde değinilen hasbi ve hesabi düşünce ayrımı insanı iki farklı dünya görüşüne götürmektedir. İnsana, evrene, doğaya, Allah’a saygıdan, iyi ilişkiden bahsedildiğinde hasbi yaklaşım; veriye dayalı, sınırlı, hesabi düşünceye göre öncelenmektedir. İnsan kendisini hayatın merkezine yerleştirdiğinde evren bütün büyüsünü kaybetmektedir.
Hasbi ve hesabi düşünce iki farklı dünya görüşünü ortaya çıkarmaktadır: sahip olmak ve sahip çıkmak. Sahip olmak; mal, mülk, metaya dönüştürmek anlamlarına gelirken sahip çıkmak ise huzur, iyilik, güzellik için çabalamak anlamındadır.
Güzeli anlatmak ve yaşatmak da güzeldir. Ama gerçek iyilik ve gerçek cömertlik insanın gördüklerini anlatması değil; başkalarını da görmeye ve duymaya hazır hale getirmektir. Güzeli anlatmanın ötesinde güzeli yaşatmaktır.
Kitapta sadece doğru düşünmek değil iyi, doğru ve güzel düşünmek birlikte yer almaktadır. İndirgemeci ve parçacı bir tasavvurda düşünülürse aklın doğruyu, ahlakın iyiyi, beş duyunun da güzeli ayrı ayrı tanımladığı ileri sürülür. Oysa iyi-güzel ve doğru tecrübesi ontolojik bir bütündür.
"Modern hayat çok karışık, yer yer acımasızdır. İnsan kendisini izole ederek, kendisi gibi düşünen insanlarla gettolar kurarak iyi, doğru, güzel düşündüğü sanısına kapılabilir. Oysaki insanın, devletlerin, toplumların zirve dönemleri; etkileşimin en çok, iletişimin en sık, beraberliğin, geçişkenliğin en yoğun olduğu dönemlerdir. Hiçbir insan ya da medeniyet ne kendini tamamen kapatabilir ne de kendini tamamen açabilir. Yapmamız gereken sağlam bir kök ve açık ufukla iyi-doğru güzel düşünmenin ve pratiklerinin peşine düşmektir. Kontrol ve kullanma gücüne sahip olmak bizi iyi bir insan yapmaz. Ruhumuzdaki hastalığı iyileştiremediğimizde, dışarıda iyi-güzel-doğru insan olamayız."
"Düşünmeyi, düşünürken bütüncül yaklaşımı; kalbimizle, sezgilerimizle, vicdanımızla beraber düşünmemiz gerekir. Mana, işaret ve susmak bizi varlığın özüne, hakikate, bulma ve bulunmaya yaklaştırır. Yeter ki biz, öğrenmeye açık olalım. İşaretin önünde takılıp kalmayıp asıl manaya ulaşalım. Kendimizi bilerek ve bularak varlık alemini keşif ve inşası için çabalayalım. Varlık aleminin en üstün mertebesi olan Allah’ın bize emanet ettiklerini sahip çıkarak yaşayalım ve yaşatalım."
Katılımcılardan bazı katkı notları şu şekildedir:
İyi insanların başına kötü şeyler gelebilir. Ama iyi insanları farklı kılan kötü şeylere nasıl tepki verdikleridir. İyi insanların hayatta karşılaştığı zorluklar, başına gelen kötü şeyler karşısında hayatın anlamını kavrayan, idrak eden insanlar olarak nasıl ibret aldıkları, nasıl hikmetli çözümler bulduğu hayatta gözlemlenen şeylerdendir.
"Kitap, bütüncül bakmak, akıl-kalp ve bilgiyi bütünleştirmek ve bütüncül bakışla ilgili ufuk açıcı özelliğe sahiptir. "
"İnsanlar, sorumluluk alma meselesini genelde toplumsal bir sorumluluk olarak okumaya meyillidir. Belki de bu yüzden belli bir süre geçtikten sonra bir yorgunluk yaşanır. Ama sorumluluk alma meselesinin saf aklın kodlarında bulunması, iyi-doğru ve güzelin kendisine bütünleşik olmasına dair bakış açısı, sorumluluk alma konusunu çok farklı bir yere koymaktadır."
"Hayatı anlamlı kılan şey, sürekli hayret halinde kalmamızdır. Hayretimizi yitirirsek dünyadaki anlamı da yitireceğiz."