Akdeniz Derneğinde Genişletilmiş Yönetim Kurulu Toplantısı Yapıldı
Anadolu Federasyonu Yönetim Kurulu Başkanımız Turgay Aldemir ve Genel İdare Kurulu Birimleri başkanlarının katılımıyla Akdeniz Derneği Yönetim Kurulu ve Teşkilat Birimi ile Genişletilmiş Yönetim Kurulu toplantısı 18 Aralık Pazar günü yapıldı. Akdeniz Derneğinin faaliyet ve etkinliklerinin değerlendirildiği, yeni dönemin zihinsel dönüşümü, fikir ve düşünce üretimi, projeli çalışma, kurumsal nitelik ve Anadolu Federasyonu stratejik çerçeve planı kapsamında müzakereler gerçekleştirildi.
Yapılan değerlendirmelerde yeni dönemin ihtiyaçlarına ve gerçekçi yakın hedeflere odaklanmak gerektiği belirlendi. Bir amaç için bir araya gelen STK’ların toplumun ve insanlığın ihtiyaçlarını karşılamak ve sorunlarını çözmek için var olduğunu yeni birikim ve havzalarla ilişki kurup faal ve dönüştürücü bir aklın benimsenmesi gerektiği belirledi.
Toplantıda değerlendirmede bulunan Başkan Aldemir şu hususlara değindi;
Bugünün diliyle, zamanın ruhuyla, çağın kavramlarıyla ayağımızı bugüne basarak yarını konuşmalıyız. Eski düşünme biçimi; sorunların, ihtiyaçların ve çözümlerin gerisinde kalıyor. Yenilenmezsek yeniliyoruz. Türkiye fikriyatı, sürekli geçmişe değil geleceğe atıf yapmalıdır. Yoksa kırılmalar bölünmeler sürecektir. Ali Fuat Başgil’in dediği gibi “Türkiye’de ölmek istemeyen maziyle doğmak isteyen geleceğin kavgası var. Önemli olan bunları barıştırmaktır.”
Demokrasi artık toplumu ayrıştırıyor. Daha öte bir sistem bulmalıyız. Tarihten gelerek bugünü yönetemeyiz. Fay hatlarından ve gündelik siyasetten uzak durmalıyız. Artık Türkiye’deki bütün grupları kuşatan bir devlet vizyonuna sahip olmak şart.
Müslüman toplulukları iki yüzlülüklerden kurtarmalıyız. Devlete farklı, topluma farklı kendine farklı davranma halinden çıkarmalıyız. Muhafazakârlığın ağır yükü Müslüman kişilikleri parçalıyor. Bu halde Müslümanları en sorunlu güvenilmez insan yapıyor. Sahte bir kişilik oluşuyor. Bu parçalı kişilikleri soğuk savaş saklıyordu. Soğuk savaş perdesi kalkınca bu parçalanmışlık ortaya saçıldı. Müslümanlık bütüncül, açık, şeffaf olmalı ve bununla birlikte toplumda hukuk sağlanmalı, güven korunmalıdır.
Türkiye tarihinin en önemli travması FETÖ’nün yaşattığı ve bıraktığı izler iyi yorumlanmalıdır. Ali Bardakoğlu, “İslam’ı Doğru Anlıyor muyuz?” kitabında; İnsan- İslam- Allah- Din nedir? Sorularına yanıt arar. Bu konuları bugünde yeniden konuşmalıyız. Bizim için İslam’dan bu kültürden kaçış yoktur. Bunu doğru anlamalı ve doğru yorumlamalıyız. Taha Abdurrahman, Amel Sorunsalı kitabında bunu detaylandırır; ahlaka ve hukuka dönüşmeyen her bilgi yük olur, ifsat eder. Başarılı olan her iş bedel ödeyerek elde ediliyor.
Şaban Ali Düzgün, “Hakikat Hareket ve İnşa” kitabında “Yeni bir dile ve söyleme ihtiyaç vardır; zira binlerce yıllık tecrübemiz bize, insanın içine doğduğu hazır kimlikler üzerinden kolayca bölünüp parçalandığını ve çatışmalara taraf yapıldığını göstermektedir. Kimliklerle parçalanan bir dünyada hakikat soluklaşır. Bu bazen insan hakikatidir. Beyazın öne çıkarıldığı yerde, siyahi soluklaşır. Erkeğin öne çıkarıldığı yerde kadın soluklaşır. Yerleşiklerin öne çıkarıldığı dünyada göçmenlere/muhacirlere yaşayacak alan kalmaz. Ve dolayısıyla eko sistemi, kendi ego-sistemine kurban eder” der.
Avrupa çöküyor. ABD zayıflıyor. Rusya güç kaybı yaşıyor. Çin “ bir kuşak bir yol” projeleriyle öne çıkıyor. İngiltere brexitle içine döndü. İki süper güç güç kaybı yaşıyor. ABD’nin finansal gücü zayıflıyor. ABD finans merkezi “Wall Street” tartışılıyor. Petrol dengesi değişiyor. ABD’nin geleceği riskli.
Türkiye kendini yeniden inşa ediyor. ABD egemenliğinden çıkmaya çabalıyor. Türkiye, Rusya’ya direniyor, İngiltere’yle dengeli ilişki kuruyor. Adeta Türkiye, bölgenin İsviçre’si olma yolunda ilerliyor. Eski aktörler tasviye oluyor. Türkiye bağırsaklarını temizliyor. Aşırılıklar, terör vb. unsurları zayıflatıyor.
Türki cumhuriyetlerle birlikler oluşuyor. Balkanlarla sıkı yakınlaşma Ortadoğu, körfez Afrika vb. açılım ve bağlar kuruluyor. Türkiye’nin 24 askeri üssü mevcut, 300 ü aşkın dış temsilcilik oluştu.
Artık yetki alanını aşan etki alanı yüksek çok yönlü bir Türkiye’ye gidiliyor. Süreci anlayamayan; muhalefet, yer yer bürokrasi, eski aktörler ve Stk’lar var. Dış ve iç konsolidasyon sürüyor. Mesele operasyonlara konu olan Osman Kavala, Fincancı’nın, Demirtaş’ın vs. şahsı değil temsil ettiği yerlerdir.
Yeni bir modifikasyon yaşanıyor. Bu kavga Ak Parti Erdoğan kavgası değil. Önümüzdeki süreçte gıda krizi derinleşecek, gıda üzerinden yeni çalışma ve çözüm merkezleri oluşacak. Sentetik çözümler artacak. Enerji merkezi olma, tahıl gıda koridoru, diplomasi odağı gibi alanlar iyi kavranmalıdır.
Artık Asya ve Afrika, İstanbul’da buluşuyor. Doğu-Batı, Kuzey-Güney’in buluşma noktası. Bu durumu doğru anlamalıyız.
Yenidünya da Türkiye, İstanbul artık başka bir yerde… Bu durumda “Biz ve sivil yapılar nerede duruyor? Ne yapmalıdır?” sorularını düşünmemiz gerekiyor. Öncelikle durumu doğru kavramalı insan gücümüzü/kıymetimizi, iyileştirmeli ve yetkinleştirmeliyiz. Bu anlamda Jim Collins’in ‘İyi’den ‘Mükemmel’ Şirkete kitabını okumanızı tavsiye ederim.
Bu yeni süreci kavrayamayanların devam etme şansı yoktur. Devlet millet örgütlü yapılar buna göre şekillenecektir. Devlet topyekûn ana gövdesini bu yeni hedef ve alanlara çevirdi. Optimist Yayınevinden çıkan Yönetim ve Psikoloji kitabını okumanızı tavsiye ederim. Sivil toplum olarak bizlerde bu yeni sosyolojinin psikolojisini hazırlamalıyız. Bu oluşan yeni duruma gençleri hazırlamalıyız.
Temel çabamız değerlerimizi içselleştirmiş bu yeni misyonu kavrayan ona göre yetkinleşen gençler hazırlamaktır. Bu yenilikleri süreç içinde en iyi kavrayan bu vakıf oldu. Artık üçüncü ikinci sınıf olma şansımız hakkımız olamaz. Kendi öncelikli alanlarımızda birinci sınıf olmalıyız.
Açık, şeffaf, planlı, projeli kendini geliştiren yenileyen biz olmalıyız. Bizler kendi halimize ahvalimize hikâyemize odaklanmalı emek vermeliyiz. Milletin vicdanının irfanının hassasiyetini korumalı kollamalıyız. Temel düzeyi aşan seviyesinin üstüne çıkmalıyız.
Artık ilk kademeyi geçmeliyiz. El yükseltme, level atlamalıyız. Jonathan Rose’nin “İyi Akort Edilmiş Şehir” kitabında “Tarihte de bugünde yarında iyi, adil, şeffaf katılımcı olan yapılar devam etti, edecek.” Der. Bu yeni durumun düşünce teşkilat mimarisine göre şekil almalıyız. Hayallerimizle pratiklerimizi ölçeklendirmeliyiz. Gecekondu yaklaşımından çıkmalıyız. Kentleşme şehirleşmeliyiz. İş birliği eşgüdüm dönemindeyiz. Sağlam temeller atmalıyız.
Senin, benim ve bizim hikâyemiz ne olmalı? Neyle anılmak istiyoruz? Sahtelikler, afakilik, uçarı farfarı oyunculuklar insanımızı yordu. Artık insanlar sahici ciddi şeyler görmek istiyor. İnsan/Fikir/Eser, Çocuk/Gençlik, Kadın/Aile, Eğitim/Öğretim çalışmalarında destek faaliyetleri ve iş birlikleriyle bu alanları zenginleştirmeliyiz.”